17 Ekim 2012 Çarşamba

Engelli nasıl çalışır

 

Tekerlekli sandalyede bir engelli nasıl çalışır


 

   Belki aklınıza takılmıştır. “Celal tekerlekli sandalyedeydi. Peki işyerine nasıl gidip geliyor. Yemek, tuvalet, çay ihtiyacı olmaz mı?”


Haklısınız, anlatayım. Şu an itibarıyla (2009) tam onbeş yıldır çalışıyorum. 1999’da geçirdiğim depresyondan sonra patronumuz Yaman Tunaoğlu bey bana her tür desteği verdi. Allah razı olsun.


Babam her sabah beni giydirip evden tekerlekli sandalye ile arabanın kapısına kadar getiriyor. Beni arabaya oturtup tekerlekli sandalyeyi katlayıp bagaja koyuyor.


İşyerine geldikten sonra, babam yine tekerlekli sandalyeye oturtup masama. bilgisayarımın karşısına getiriyor. Babam su şişemi dolduruyor. Hayırlı işler dileyip eve dönüyor.



Evden de pek bi yere ayrılmıyor. Akşamda aynı şekilde beni alıp arabayla eve dönüyoruz. 2001 yılında benim için emekli oldu. Ama maddi ve manevi hiç sıkılmadı.


Bazen yeni tanıştığımız birileri beni sorduğunda diyor ki: “Sonradan rahatsızlandı. Doktorlar ‘Hiç çalışamaz, götür evine yatsın’ dediler. Allah’a şükür onbeş yıldır çalışıyor. Ben onun özel şoförüyüm.” der.


Allah ondan binlerce kez razı olsun. Uzun ömür versin. Seni çok seviyorum babacım.


 
   Komşumuz Efkan hocamın ısrarlı tavsiyeleriyle babam balkondan sokak kaldırımına uzanan bir demir köprü yaptırdı. Arabadan eve tekerlekli sandalyeyle bu köprüden geçerek giriş yapıyoruz. Yani eve balkondan giriyoruz :)



Babam tam bir pratik türk zekasına sahiptir. Yatağımdan banyodaki klozete, önünde ve arkasında yaslancak yer olmayan sadece yan kolları olan bir küçük tekerlekli sandalye ile götürüyor.


Ayrıca kafasında projeyi oluşturup, klozetin üzerine motorlu bir sistem yaptı. Göğsüme taktığı kemer ile tavandan makaralı halatla beni ayağa kaldırıyor. Pantolonumu falan çekiyor.


Sabahları da banyoya klozete getiriyor. Klozetin üzerinde kurduğu bu vinç sistemi ile beni kaldırıyor. Sonra oradan tekerlekli sandalyeme oturtuyor. Hareketsizlikten doksan kilo civarındayım. Bu sistemi iyi ki yaptı. Yoksa beni taşıyamazdı.


Geçenlerde yurt dışında yaşayan bir gurbetçi akrabamız babama dedi ki: “İsa abi, sen bunu nasıl yaptın Allah aşkına? Avrupa’da tüm hastanelerde bu sistem var.” 
Pratik türk zekası işte...



    İşyerinde ise patronumuzun ricasıyla, temizlik görevlisi Sinan kardeşim benimle ilgilenir. Yemekhaneye götürür ve yemeğimi alır. Günde iki kez tuvalete götürür ve lazımlık ördekle ihtiyacımı yaptırır.


Her gün iki kez gittiğimizden bazen üçüncü kez sıkıştığımda çağırmaya utanırım ve eve kadar tutarım.


Dayanamacağım kadar çok sıkışınca veya Sinan kardeşimin izinli olduğu zamanlarda amirim Ender bey beni tuvalete götürür. Ayrıca işyerinde çayımı mutfak görevlisi altın kalpli Gülsever ablam verir. (daha sonra Binnaz hanım geldi) 


Benim hayatta en büyük zevkim çay içmektir. Şekersiz çay içtiğim için çaydan kilo almıyorum. Ablam hep gelir, sorar: “Çay getiriyim mi?” diye. Hiç hayır demem. :)


Rabbim Sinan kardeşimden, Ender beyden ve Gülsever abladan da (daha sonra Binnaz hanım)  razı olsun.
 

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder