17 Ekim 2012 Çarşamba

Hastalığımı ilerleten stres


Hastalığımı ilerleten stres


 

   Çalışma hayatı çok stresliydi. Dertleşeceğim hiç arkadaşım yoktu. İş konusundaki stresler, hastalığın verdiği psikolojik bunalımlar ve yalnızlık... Sonunda öyle bir hale geldim ki hastalığım ilerledi.

 

   1998 yazında tekerlekli sandalye kullanmaya mecbur kaldım. Bilseniz nasıl zordu kabullenmek ilk yıllar... Babam ve annemi hiç bilmiyorum. Belki akşamları yalnız kalınca kimbilir nasıl dertleşmişlerdi. Babam o zamanlar annemin her gece yatağa oturup ağladığını anlattı. (Babannem gibi)


Bir gece babam anneme demiş ki:
-- “Nuriye, Ona bu hastalığı Allah verdi. Bizim sabrımızı deniyor. Yeter artık ağlama. Allah terazinin bir kefesine oğlumuzun hastalığını koydu. Diğer kefesine bizim sabrımızı koyacak. Daha fazla ağlarsan terazinin kefesini ağırlaştırabilir.


Bizim iki çocuğumuz daha var. Allah bana bu imtihanı verdiyse mutlaka ben bunu başaracağım. Allah’a söz verdim. Artık ağlamayı bırakıp oğlumuzu rahat yaşatma çareleri üretmeliyiz. “

 


   1998 te geçirdiğim psikolojik bunalımım iki yıl önce şöyle başlamıştı: Ben sürekli bilgisayar ekranı başında oturuyordum. Sadece gün boyu iki kez duvardan destekle sallanarak tuvalete gidip geliyordum.


Benle beraber altı kişi bir laboratuvarda çalışıyorduk. Ortam sessiz ve herkes işiyle meşguldu. Ne zaman birisi odaya girse bakınsa, bana bakıyor zannederdim. Bu iş zamanla öyle gelişti ki, artık sokakta veya evde her bakıştan rahatsız oluyordum.


Sanki bütün dünya birlik olmuştu. Televizyonda bile herkes sanki bana bakıyormuş hissine kapıldım. Ne zaman rahata eriyordum? Geceleri yatağıma uzanınca aşık olduğum kızın cemalini düşünüyordum. Ah sevgilim yanımda olsan başımı omzuna koyup ağlasam diye hayallere dalardım.

 
   Aslında benim bu bunalıma girme nedenim bu hastalığın verdiği engelli psikolojisiydi. Sarhoş gibi yürüyerek işe gidip gelirken mahallede balkonlarda herkes bana bakıyor sanırdım. Dengemi kaybetmeyeyim diye kafam yerde hızlıca eve giderdim. İşte bunalımım böyle başladı denebilir.


Çünkü işyerinde ve sokaktaki tuhaf bakışlardan rahatsız oldum ve bir nevi üzerime alındım. Artık işyerinde odaya kim girse bunalımım arttı. Orası bir işyeri. Herkes işinin gereği bir çok yere girer ve çıkar.


Benim iç dünyam şöyleydi: Benden memnun değiller. İstifa etmemi istiyorlar. Ama istifa etsem durumum nolacak. Babama ne diyeceğim. Ömrümün sonuna kadar hem bedeni, hem de mali başkasına muhtaç yaşayacağım.

Tam bir çıkmazdaydım.



Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi baktıkca istikbalime
Perde-i zulmet çekilmiş korkarım ikbalime
Titrerim mücrim gibi baktıkca istikbalime



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder