17 Ekim 2012 Çarşamba

Aşk

 

Aşk


 

     Aşk en üstün duygudur. Aşk, bir sihirdir. Etrafında dolaşan renkli yıldızlardan oluşmuş, gözle değil ancak gönülle görülebilen bir sihirdir. Aşık olduğunda değişirsin. Asla yapmayacaklarını yapabilir, her zaman yaptıklarından vazgeçebilirsin. İnternette bir sitede rastladığım bir itirafı paylaşmak istiyorum :


Konuşmaya beş, ilkokula sekiz yaşında başladım. Okumayı on yaşında söktüm. Orta bir’de sınıfta kaldım. Lise iki'ye kadar her zaman sınıfın en tembeli, en sorunlu öğrencisi oldum. Ancak lise iki ve lise üç'te takdir aldım

Gece gündüz çalıştım. ÖYS'de ellialtıncı olup Boğaziçi Üniversitesi'ne girdim. Mezun olduktan sonra yüksek lisans için ABD'ye burslu gittim. YL bitince tekrar BÜ'ye döndüm. Doktoramı bitirmek üzereyim.

Lise iki'de ne mi oldu?  : Şu anda karım olan sınıfın en çalışkan kızına aşık oldum. Kendimi ona ispatlamam gerekiyordu.“

Aşk insanı dahi yapıyor :)

ZARA - GERÇEK AŞK

     Ben aşık olduğum kızı hiç ölmeyecek, hastalanmayacak, güzelliği hiç solmayacak, beni hep sevip kollayacak sanmışım. Aslında ben o insanda bu özellikleri hayal etmişim. Zamanla anladım ki ben Baki olan bütün güzelliklerin gerçek sahibi Rabbime aşık olmalıydım. Bu hastalık beni kendime getirdi.


Yaşadığım o beşeri aşk, zamanla şimdi ilahi aşka dönüştü. Hakiki aşk, ilahi aşkmış. Şimdi ise artık her konuştuğum kişiyle sözü İslam'a ve Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) 'e getiriyorum. Hep Allah'ı ve Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) 'i düşünüyorum.

 

Bir gün bir genç, Hz.Mevlana'nın kapısına gelip ;
_”Beni müridliğe kabul buyurun efendim” diyerek niyazda bulunur…
Hz.Mevlana gence bakar ve
_”Hiç aşık oldunuz mu evladım?” diye sual eyler.

Genç şaşkın bir halde ne diyeceğini bilemez.

Hz.Mevlana, müridliğe kabul edilmesi için önce bir kulu sevmiş olması gerektiği söyler ve genci geri gönderir.

Genç ne yapacağını bilemez bir hal içinde ertesi gün tekrar tekkenin kapısını çalar ve isteğini yeniler.

Hz.Mevlana sualinde ısrarlıdır ve genci tekrar geri gönderir.
Üçüncü gün genç dayanamaz ve Hz.Mevlana'ya bu isteğinin hikmetini sorar.

Hz.Mevlana mütebessim bir çehreyle müride döner ve

_”Bir kulu dahi sevmekten aciz olan, nasıl yüceler yücesi ALLAH'a aşık olmaya yol bulur?

Bir kulun ateşine yanmamış gönül, yüceler yücesinin aşkını nasıl bilsin de yansın?

SEV de GEL Evladım SEV de GEL …

Mevlâna Celaleddin-i Rûmi (k.s)

 
 

   Görme engelli Ümmü Mektum (r.a.) isimli sahabe Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) 'i bizim gibi hiç görmemiş ama aşık olmuş. Büyüklerimden duyduğum bir kaide var. Kişi sevgilisini tanıdıkça sever. Kişi sevdiğinin sevdiklerini de sever.


Allah’ın sevdiği bütün peygamberlerini ve salih kullarını ben de seviyorum. Allah’ın Habibi Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) 'i, ashabını (arkadaşları) ve ehlibeytini de (aile bireyleri) çok seviyorum. Hayatlarını okudukça, çektikleri çileleri düşündükçe gözyaşımı tutamıyorum.

 
   Seven sevdiğine itaat eder. Allah sevmiyor diye haramlardan kaçıyorum. Yani sevdiğimi üzmemek için...



Önceden de sevdiğim kız istemediği için bazı şeyleri yapmıyordum. Allah’ı seviyorum diyen ispat etmelidir.


Allah’a itaat, Allah’ı sevmenin neticesidir. Allah’ı razı etmek için namaz kılıyorum. Allah’ın mektubu Kur’an-ı Kerim’i okuyorum ve üzerinde düşüncelere dalıyorum...

 

1 yorum:

  1. Ne güzeldir Allah'a cc layıkiyle kul olma görevimizi cehennem korkusundan yada cennet nimetlerine kavuşma isteğinden değil de ilahi aşk ile karşılıksız yapabilmek....

    YanıtlaSil