Etlik yoğun bakım ve susamak
Karlı bir mart
akşamı ambulansla beni Sincan'dan Etlik'e getirdiler. Hava soğuk ve kar
yağıyordu. Sedyeyle yoğun bakım odasına getirdiler. Allah’a şükür ki tam
hemşire masasının önündeki yatağa yatırdılar. Babam bana kantinden birkaç şişe
su aldı ve hemşeriler babamdan artık çıkmasını istediler.
Babam gidiyordu ve yalnızlık duygusu sarmıştı. Bu yoğun bakımda on yatak vardı ve hepsi yaşlı hastalardı, en genç bendim. Üstelik bir tek ben kendimdeydim. Ambulansta susamamıştım ama yine ağzım kurumuştu.
Hemşirelere rica ettim ve su istedim. Yatar pozisyonda olduğumdan suyu üzerime döküyorlardı. Sonra hemşire kumanda ile yatagın yarısını doğrultup başımı kalkık vaziyete getirdi ve öyle bir yudum su içebildim.
Babam gidiyordu ve yalnızlık duygusu sarmıştı. Bu yoğun bakımda on yatak vardı ve hepsi yaşlı hastalardı, en genç bendim. Üstelik bir tek ben kendimdeydim. Ambulansta susamamıştım ama yine ağzım kurumuştu.
Hemşirelere rica ettim ve su istedim. Yatar pozisyonda olduğumdan suyu üzerime döküyorlardı. Sonra hemşire kumanda ile yatagın yarısını doğrultup başımı kalkık vaziyete getirdi ve öyle bir yudum su içebildim.
Serum, serum serum , sürekli kan almalar, idrar tahlilleri, çalışan cihazların gürültüsü, susuzluk … Dayanılır gibi değildi. Beş dakikada bir hemşireden rica edip su istiyordum. İçim nasıl yanıyordu felaket susuzdum.
Bir ara düşündüm acaba hemşireden rica etsem bana soğuk bir kola getirir mi? Sonra diyorum kendi kendime ya ama benim param yok. Ama öyle bir susamak ki anlatılmaz.
O susamış, dudaklarım çatlamış anımda Kerbelada şehit olan Hz. Hüseyin Efendimizin ve yanındakilerin su su diye sızlanışlarını, çocukların feryatlarını düşündüm ve halime şükrettim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder