17 Ekim 2012 Çarşamba

Namazsız yıllarıma acıyorum

 

Namazsız yıllarıma acıyorum


 

   Namaz kalbime öyle huzur dolduruyor ki... Namazımı kılarken Allah’ın büyüklüğünü ve engin merhametini düşünüyorum. Allah’ım sen dünyayı kendi etrafında basket topu gibi çeviriyorsun. Üstelik motorsuz ve elektriksiz...


Ya Rabbil alemin, ben bilmeden gücü herşeye yeten sana karşı günah işlemişim. Affet Rabbim senin affın merhametin boldur. Sen kovarsan başka gidecek kapı yok deyip bu düşüncelerle gözyaşımı tutamıyorum. Namaz kılmadan geçmiş senelerime yanıyorum, acıyorum.

 


   Namaza ilk başladığımda, namaz esnasında aklımdan sürekli kötü düşünceler geçerdi. Bende bunları kafaya takar, utanır ve üzülürdüm. Bunlar şeytanın vesveseleriymiş ve önem vermeyecekmişiz.


Çünkü bu düşünceler bize ait olmadığı için sorumlu değilmişiz. Bununla ilgili bir radyo sohbetinde dinlemiştim.


Mesela namazda aklıma Haşa! “ Allah var mı? Görmediğine neden secde ediyorsun?” diye sapıkça vesvese gelmişti. Namaz kılarken bu vesveseye karşı tez düşünce geçirmiştim ve rahatlamıştım. Şöyleydi :

 

 

   Anne karnındaki bebek düşünebilse, dünyayı sadece anne karnından ibaret sanır. Anne diye bir şey yok; çünkü görmüyoruz der. Bu el, ayak, göz, kulak ne işe yarayacak ki der. Göbek bağı ile beslenmektedir.


Aslında bizler Allah’ın mülkünün içersindeyiz. Her şeyde O’nun imzası var. Balık okyanusu görebilir mi? Namaz, oruç, zekat ne işe yarıyor sizce?


Nasıl ki bebek doğduğunda işe yaramaz dediği uzuvlarının değerini anlarsa. Bizler de öldüğümüzde yani aslında yeni dünyaya doğduğumuzda ibadetlerimizin faydasını göreceğiz inşallah... 

 


Acaba ömür ebedî midir? Acaba namazın ücreti az mıdır?


     Bir de Allah’ı gözlerimizle göremeyiz. Çünkü görmek eylemi ihata etmekle olur. Gördüğümüz şey gözümüzde bir bütünlük arzetmelidir. Mesela ağacı, kuşu, evi, masayı …vs.  görüyoruz. Çünkü tam olarak görme sahamızdadır.


Bizler Allah’ın içindeyiz diyebiliriz. Balık okyanusta yaşayıp da okyanusu göremez değil mi? 


Bir de Allah’ın varlığı gözlerle değil akılla anlaşılır. Mesela yemeğin tuzunu gözle göremeyiz.  Ama dil gözümüz söyler. Mesela telefondaki insanı göremeyiz.  Ancak kulak gözümüz kim olduğunu söyler.


Mesela gözümüzü kapatsak, hangi yemeğin piştiğini burun gözümüz söyler. Bunun gibi doğadaki eserlerinden, bu dünyanın gidişatından bir sahibi ve idarecisi olduğunu akıl gözümüz söyler.

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder